Bir vakitler akıllı telefon pazarında Windows Phone ve BlackBerry OS üzere oyuncular olsa da günümüzde Android ve iOS formunda tam manasıyla ikiye bölünmüş durumda. Her iki tarafında birbirlerine nazaran birtakım avantaj ve dezavantajları mevcut. Android kullanıcılarının canlarını en çok sıkan durum ise güncelleme konusunda iOS’un gerisinde olmaları. Pekala bu durum neden bu türlü?
iOS, güncelleme konusunda Android işletim sistemini nasıl geride bırakıyor?
iOS işletim sisteminin yaratıcısı olan Apple, bu yazılımı günümüzde sırf piyasaya sürdüğü iPhone modellerinde kullanıyor. Bir vakitler iOS kullanan iPad modelleri ise artık iPadOS isminde yeni bir yazılımı çalıştırıyorlar.
Buna ek olarak Apple, iPhone 5S modeline kadar her yıl sırf 1 aygıt çıkarıyordu. iPhone 6 ile birlikte 2 aygıta, iPhone 8 ve X ile de dolaylı olarak 3 aygıta çıktı. Sonrasındaysa iPhone 12 serisinde ortamıza katılan küçük modelleriyle birlikte 4 aygıt tanıtmaya başladı. Doğal bu aygıt da yerini tekrar Plus’a devretti.
Fakat bu yılın aygıtları daha yeni satışa çıktığı için geçtiğimiz yıla bakacak olursak, iPhone SE 3’ü piyasaya sürmeye karar veren şirket birebir yıl içerisinde toplamda 5 yeni modelini piyasaya sürmüş oldu. Bununla birlikte 2015’te yani 7 yıl evvel piyasaya sürdüğü iPhone 6S modeline dahi iOS 15 güncellemesini sundu. Yani toplamda 24 modelini yeni tuttu.
Öte yandan Android tarafına baktığımız vakit amiral gemisi aygıtların 2 yahut 3 yıl, giriş ve birden fazla orta segment modelin ise lakin 1 yeni Android güncellemesi aldığını görüyoruz. Olağan bu yıl kimi markalar yeni çıkaracağı tüm modellere 4 yıl yazılım, 5 yıl da güvenlik güncellemesi paylaşacağını söyledi. Lakin bugüne kadar çıkan aygıtlara baktığımızda ortada uçurum olduğunu görüyoruz.
Bu durumun ise 3 farklı sebebi olduğu istikametinde genel bir algı mevcut. Bunlardan birincisi yazılımın direkt olarak akıllı telefon üreticilerine değil Google’a ilişkin olmasından kaynaklanıyor. Ortada yapılan kimi muahedeler olsa da Google kaynaklı en ufak bir gecikme direkt olarak markaları etkileyebiliyor. Ayrıyeten her yeni gelen güncellemenin üzerine One UI ve MIUI gibi farklı arayüzlerin yapılandırılması da hem vakit hem de iş gücü gerektiriyor.
İkinci sebep olarak donanım kesimlerinin dışarıdan temin edilmesi gösteriliyor. Örneğin Apple kendi işlemcisini ve yazılımını ürettiği için ne kadar mühlet bu aygıtı faal tutmak istediğini kendisi belirleyebiliyor. Ama Qualcomm yahut MediaTek üzere çip üreticilerinden işlemci alan markalar ister istemez sonlandırılmış oluyor. Bu durumun bilhassa giriş ve orta segment aygıtlarda kendini aşikâr ettiğini görüyoruz.
Üçüncü sebep ise aygıt sayısının çok olması. Android akıllı telefon üreticileri her yıl piyasaya onlarca yeni aygıt sürüyor. Örneğin Samsung’a baktığımızda son yıllarda her ne kadar bu sayıyı azaltmış olsa da S, Note, Z, A, J ve F serileri üzere her birinde en az 3 yahut 4 model bulunan serilere sahip. Yani her yıl, Apple’ın son 7 yılda piyasaya sürdüğü kadar aygıtı satışa sunuyor.
Benzer bir durum Xiaomi için de geçerli. Şirket, Mi serisine ek olarak Redmi, Redmi Note, Redmi K, POCO M, POCO F, POCO C ve Black Shark üzere serilerin altında her yıl onlarca yeni modelini piyasaya sürüyor. Üstelik bunların bir kısmına Android 12, bir kısmına da Android 11 üzerinde geliştirdiği MIUI sürümünü veriyor.
Ayrıca Xiaomi, öbür markalardan farklı olarak bir ülkede POCO markası altında sattığı aygıtı başka ülkelerde Redmi yahut Mi isimlendirmesiyle satabiliyor. Örneğin geçtiğimiz devirde Türkiye’ye de gelen Redmi Note 11 Pro Plus 5G modeli aslında Hindistan’da Xiaomi Mi 11i olarak satılan aygıtın ta kendisi. Hindistan’da satışa sunduğu Pro Plus modeli ise aslında ülkemize Note 11 Pro ismiyle geldi.
Dolayısıyla bu noktada sorunun asıl kaynağının Google ve işlemci üreticilerinden nurda akıllı telefon üreticileri olduğunu söyleyebiliriz. Samsung ve Xiaomi markalar her yıl 6-7 farklı seride 20’den fazla aygıt üretmeye devam ettikleri sürece yazılım konusunda Apple’ı yakalamaları bir epey güç gözüküyor.
Siz Android işletim sisteminin güncelleme paylaşımı hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi SDN Forum‘da yahut yorumlarda bizlerle paylaşmayı unutmayın!
